Lütfen Beni Öldürme

6 Şubat 2013 Çarşamba apk file 0 yorum

beni oldurma 468x301 Lütfen Beni ÖldürmeBeni yetiştirenler bana değerler aşıladılar. En-el Hak kültüründe yetişirken yaradandan bir şeyler taşıdığıma inandım. Aynaya her baktığımda “Ben insanım.” dedim. Cesaretim, fedakârlığım, inancım, sadakatim,  cömertliğim, evlatlığım, yardımcılığım ile insanım. Yolda yürürken, çocuklarımın yüzüne bakarken, eşimle sohbet ederken, kendi kendimle kaldığımda insan olmak istiyorum.
Seninle tanıştığımda seni çok seviyorum. Ayaklarımı yerden kesiyorsun. Seninle olmazsa başkaları ile hiç olamaz diye düşünüyorum. Hayat yolculuğumu seninle devam ettirmek istiyorum. Bu kararı alıp uygulamaya koyuluyorum. Yolda beni gölgende bırakıyorsun eşin değil takipçin olmamı istemeye başlıyorsun. Ben “Sensiz olamaz.”derken sen nasıl gölgendeki benle olmasını bekleyebiliyorsun? Ürettiğin bu yeni ben, ben miyim?
Senin dükkânın bana yakın. Vitrinin çok güzel. Bütün gün çalışarak kazandığım gelirimi “Bereketini gör.” sözlerimle aldığım ürün karşılığında sana verirken hakikaten bereketini görmeni tüm kalbimle diliyorum. Ama evime gelip de sattığın ürünün vaat ettiğin niteliklerde olmadığını fark ettiğimde kazancımı başkasına değil de sana yönlendirdiğime pişman oluyorum. Ben senin mağazanı seçtiğimde zeki olmasam da aptal olmadığıma inanıyorum. Şimdi sen bana aklımın kıt olduğunu açıkça söylüyorsun. İnan bana bu duygu çok yapıcı değil.
Sen, öğrettiğin bir harfin karşılığında kırk yıl köle olabileceğimsin. Seninle ilk karşılaştığımızda çok küçüğüm. Benim hayatımda, kişilik gelişimimde bu kadar büyük rolün olacağını bilemeyecek kadar küçüğüm. Masum, savunmasız, yoğrulmaya hazırım. Bilemediğim bir nedenle sen gücünün gereğini yapmıyorsun. İhmal oluyorum. Hem beni hem de yaşadığım toplumu yukarı çekmekte özenli olmuyorsun. Ben atıl kapasite kalıyorum. Hayatım boyunca bana davranışının izlerini taşıyorum. Öğretmediklerinin yanı sıra eğitemediğin yönlerimle ömrüm boyunca davranışlarımın bir kısmı senden bahsediyor. Bilmem anlatabildim mi?
Devlet kurumlarında seninle karşılaşıyorum. Aynı toprağın insanı olduğumuzu, bu ülkede hepimizin üretimin bir yerinden sorumlu bulunduğunu hatırlamanı diliyorum. Bana değerli olduğumu hissettirdiğin ölçüde kendi değerini duyumsayabileceksin. Ordasın ve işin gereği beni bekliyorsun. İşimi halledip gitmek tek derdim. Bana öyle davranıyorsun ki işimi seninle yürütmem gerekliliğine içimdeki kaleleri yıkarak isyan ediyorum. Bu kuruma olan inancımı zayıflatıyorsun. Bunun tahrip gücüne inanamazsın.
Sen arkadaşımsın. Seni tanıdığıma mutluyum. Seninle yemekler yiyorum, çay içiyorum, dertleşiyorum. Bir gün gelip bir şey istiyorsun. Yaşadığımızın adına dostluk diyorlar. Gereğini yapıyorum. Sen ne yapıyorsun? Meğerse seninle hiç tanışmamışız. İçimdeki yardımcı olma, merhamet duygusuna yeni bir adlandırma ile isim anneliği yapıyorsun: Saf. Artık daha saf olmamak için başkalarına da gardımı hep yüksek tutmamı sağlıyorsun. Teşekkürler.
Senin ürettiğin tarım ürünleri ile besleniyorum. Nedense kendin ve ailenin yiyecekleri ile bana yedirdiklerini aynı arazide yetiştirmiyorsun. Yemediğini bana yediriyorsun. Sen her yediğini kendin üretemiyorsun. Ya başkaları da senin yediğin diğer şeyleri aynı bakış açısı ile üretiyorsa? Ne hissediyorsan onu hissediyorum. Anlıyorsun değil mi?
Vesaire, vesaire.
Bahsettiğim ve çoğaltılabilecek diğer binlerce örnekle sen her yerde olabilirsin. Olma! Tüm yaptıklarınla bende bulunan değerlere zarar verirsen içim boşalır, ben ölürüm. Bırak et ve kemik yığınından daha fazla kalayım? Ve ben de sen olmayayım.

0 yorum: